”Eğer Tanrı’nın gücü her şeye yetiyorsa, o zaman insanların her hareketi, her düşüncesi, her hissi, her arzusu da dahil olmak üzere, yaşanan her şey O’nun eseridir.” – Albert Einstein

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.
Bu dünyayı nasıl görüyorsunuz? Gördüğünüz dünyayı nasıl tanımlarsınız? Sizi tetikleyen hangi niteliklerle…
Bu dünya ile ilgili soruları kendinize göre daha da spesifik sorularla bakış açınızı daha keskin hale getirebilirsiniz.
Sonuçlar dünyasındayız. Sebeplerini bilemediğimiz, tahminlerle ”Bu böyledir.” ya da ”Böyle olmalı.” vb. kendi bakış açımızın yargılarında sıkışmış olarak yaşarız. Ancak çoğumuz farkında değilizdir. Bizler kendi algısal deneyimlerimizin sebebiyiz.
Biz neyiz? Nereden nereye geliyorum? Hayat amacım nedir? sorularını içselleştirene kadar gerçek bir iyileşme yaşayamayız. Hissi varlıklarız. Ancak hislerimizden bahsederken çoğu zaman kafa karışıklığı ile tepkisel karşılık veririz. Yanıt vererek değil!
Bir an düşünün; herhangi bir zamanda herhangi bir durum için. Tam o an sizi tetikleyen ne oldu ve ne yaptınız? Neler oldu? Bir sonraki herhangi bir durumda hemen tepki vermek yerine durup, düşünmek analiz etmek için bir kaç dakika bekleseniz nasıl olurdu? Bu yaptığınızın size ve diğerlerine ne faydası olacak? Öncesi ve sonrası size nasıl hizmet ediyor?
Odağınızı nereye koyarsanız orayı büyütürsünüz. Dolayısıyla ne istediğinizden çok ”İhtiyacınız olan tam olarak nedir?” sorusu sizi ulaşmak istediğiniz yere bir kaç şeyin birlikteliği ile getirebilir mi? Bu nasıl mümkün olabilir ki?
Odağınızı değiştirdiğinizde denemek nasıl olurdu?
Hayat sizden ne istiyor?
Arzu Aykın

Yorum bırakın