”Herkes kendinin olanı yanında taşır.” -Biant

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.
Merhaba,
Dünyaya geldiğimizden bugüne hayatta kalmaya çalışan bir sisteme sahibiz. Çoğumuz da böyle olduğumuzun farkındadır.
Ve farkındaysanız yaptığımız eylemlerde sürekli bir haklı çıkarma çabası da beraberinde geliyor. Iskaladığımız şey, bir sonuca baktığımızdır. Nedenlerini sorgulamadan yapılan her bir eylemin bizleri çıkılması imkansız bir döngüye sokmasının anlaşılamamasına da şaşmamak gerek.
Dilimize kadercilik olarak kayıtlı olmasına rağmen düşünen insan yani bizlerin muhakeme yetisini doğru kullanmaması ya da kullanamaması ile ilgili olduğu gerçeği diye bir bakışla diyerek bu haftanın konusuna adım atıyorum.
Bakalım kalemden bu hafta neler bize rehberlik edecek, bizleri Gerçek arayışımıza yaklaştıracak?
Başlarken sistem dedim. Biraz açalım bunu. Gözle görünen fiziksel bir sisteme sahibiz ve fiziksel bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla gün ışığı bizim burada yaşamı sürdürmemizi sağlıyor. Hayatta kalmaya çalışan bir sistem dediğimizde kendi iyiliğini düşünen ”ego” kavramından bahsederiz. Ego kendi iyiliği için hayatta kalmak ve varlığını muhafaza edebilmek arzusu ile hareket eder. Bununla birlikte egoizmden bahsedilir ki sadece kendi menfaatleri için hareket eden ve bunun için her şeyi yapabilme potansiyelinden bahsedilir.
Yaratılan varlıklar içinde hesap yapan tek canlıdır insan. Zıtlıkların bütünlüğü dünyada tek taraflı bakış ile iyi/kötü, olumlu/olumsuz anlam arayışları içerisinde evrimleşen insan, bireyselliğinde öyle bir noktaya geldi ki boşluk hissi ve mutsuzluk içerisinde o arzudan bu arzuya durmadan koşuyor ve farkında ya da değil köleleşen bir dünya düzeninde çaresizce arayıştadır. Varoluş koşullarının tümünü algısındaki tek taraflı bakış ile diğerlerini referans alarak kendini daha da çözümsüz, içinden çıkılmaz bir noktaya doğru taşımaya devam etmektedir. Artan depresyon ve bağımlılıklar, hastalıklar bunu somut olarak göstermektedir.
Kişinin farkında olamadığı gerçek, yaşanan tüm sürecin kişinin kendini sevmesinden başka bir şey değildir. Kendisi ve arzuları ile anlam arayışına giren bir çoğu ”Ben oldum” ya da ”Bildiğim şeyler bunlar” gibi sözler söyleyerek ya da düşünerek, kendi kendine bile olsa ifade ettiği ve kendini ayrıştırdığı, gruplarında yani çevresinde içselleştirmekten uzak; bir zaman sonra daha da içinden çıkılamaz duvarlar ördüğünün farkında bile değildir. Yalnızlaşan insan!
Kendi ”travmalarım” da, kişiselleştirilmiş sorun olarak bahsedilen durum/olayları arkadaş, dost konuşmalarında altta yatan niyetini gizleme çabası da ayrı bir konudur. Tüm bunların ana sebebi nedir? Haydi gelin başımızı öne koyalım ve Bir’likte, birlikte düşünelim.
Yapılan araştırmaların gösterdiği gerçeklerden biri de yaşanılan her duygunun bedende kalma süresi doksan saniye. – Jill Bolte Taylor
Sadece doksan saniye! Ancak çoğunluğa bakıldığında tetiklendiğiniz her bir eylem/eylemsizlik/özelliklerin arkasında arzular, duygular, inançlar, düşünceler olduğunu görürüz. Tetiklenmenin sonucundan hareket edildiğinde farkındalık eksikliği olduğunu keşfederiz. Bu keşfi de dünya üzerinde çok az kişinin adanmışlıkla gerçekleştirdiği ayrı bir gerçektir. Neden? Haydi gelin birlikte düşünelim yine?
Kendi bakış açısında hayatında değişiklikten kaçınan bir çok insana tanıklık etmiş olabilirsiniz! Şimdi bu tanıklığı kendinize yaptığınızda sonuçların sizi korkutacağı ve bir çok bahaneler üreteceğiniz açıktır. Bununla ilgili çarpıcı bir örnek de verebilirim. İş hayatındaki departman değişiklikleri, ev değişikliği, okul sırasındaki değişiklikler ve buna benzer.
Sanki alışılmış belirli bir alan algısıyla yaşamaya benzetebiliriz kendini sevmeyi!
Genel olarak hayatında ve hayatından şikayet eden bir çok kişi vardır. Hayatlarına baktığınızda bu kendi hayatınızda dahil neyi farklı yapmak üzere bir strateji geliştirdiler/geliştirdiniz?
Çok büyük korku ya da bir ödül olmadan hiç bir şey yapmayan egosal benlik kendini ayrıştırıp, kendinin üstünlüğünü ya da üstün yönlerinin kışkırtıcı konuşmalarını davranışları ile günlük hayatımıza renk vermediğini kim söyleyebilir?
Kendinden başka kimseyi sevmeyi bilmeyen bizler!
Sevseydik dünyayı bu hale getirebilir miydik?
Hesapsız iyilik yapmaktan habersiz bizler, gösterişli eylemleri tetiklenerek izler miydik?
Kendini sevmediğini düşündüren nedir?
Uyan Sevgili İnsan.
Doğanı keşfet.
Değerlerinin, hayat amacının farkına var.
Ve…
İlerle.
Dünya hepimizin ve hatırla; hepimiz doğanın parçasıyız.
Kendini büyümeye ve gelişmeye adamış biri iseniz ”Kendini Bilmek” ilginizi çekiyorsa hayatınızı tüm alanlarınızda nasıl yöneteceğiniz konusunda pratiklerle ve en yüksek değerlerinizle hayatı nasıl yaşayabileceğinizi, üretkenliğinizi nasıl arttırabileceğinizi, odaklanmayı, anlamlı bir hayatın kendiliğinde eylemlere dönüşünü keşfederek tanıklık edebilirsiniz. Aynı bilinç seviyesinden değil, bir üst bilinç seviyesinden mümkündür.
Kapı ne uzak ne yakın. Ancak anahtar sizde. Bunun yanında anahtarın kullanım kılavuzu siz de var mı ? Yok mu?
Seçim sizin.
Sevgi ve saygılarımla.
Arzu Aykın

Yorum bırakın