“Bizim gerçekten, madde ve kuvvetin sanki bir başka dünyanın içine doğru birleşiyormuş gibi göründüğü bir sınıra dokunuyoruz. … Geleceğin en büyük bilim problemlerinin çözümünün, bu sınırda ve bana burada zarif, zor erişilen, güzel ve son derece yalan görünen realitelerin ötesinde bulacağını düşünmeye cüret ediyorum.” William Crookes

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.
Merhaba, nasılsınız?
Bir örnekleme ile başlıyorum. Finans sektöründe çalıştığım profesyonel soru sorma sanatı ile tanıştığım, ayrıca eğitmen olarak da hizmet verdiğim zamanlardı. Arayıcı olan bizler hayat amacımıza doğru kaderin ince ince işlediği o zamanlarda bunu idrak etmeden adanmışlıkla, canla başla çalışıyordum. İşimde, eğitimlerimde soruları iletişim aracı olarak kullanırken iş arkadaşlarımla bir iletişim ağı oluşmuştu; hem de kendiliğinden. Finans sektörü hızlı değişen ve hızlı çözümler üretilen bir sektör olması aramızdaki bağları güçlendirmişti. Neden? Çünkü iletişimimiz samimi ve iş odaklı idi. Aramızdaki bağda bilgi paylaştıkça kaliteli hizmet çoğalır inancı vardı.
Yine o zamanlardı; değişen, dönüşen dünya koşullarında hala anlayamadığım şeyler oluyordu hayatımda. Araştırıyor, okuyor, sorguluyordum. Güçlü sorular en iyi dostlarım/düşmanlarımdı. Sorguladıkça aldığım, edindiğim cevaplar hoşuma gitmemeye başladı. Daha basit, daha içe doğru bir yaşama doğru çekilmeye başlamıştım. Dışarıdan başka türlü tepkisel davranışlar alıyordum. Ancak içsel ne olduğu hakkında kimsenin bir fikri olmamasına rağmen hayatıma karışmayı, kontrol etme çabaları beni çıldırtıyordu.
Şimdi, buraya kadar yazdıklarım bir çoğunuzun hayatında, hayatının bir bölümünde deneyimlediği benzer durum/olaylar zinciri olabilir, belki de hala devam ediyor olabilir. Kendinizi dikkatle izlemenizi, gözlemlemenizi önemle rica ederim. Hayatı/hayatınızı okurken lütfen tüm ezbere ya da değil öğrendiğiniz bilgileri hafızanıza geri çağırın.
Fizik, kimya, biyoloji, matematik, din, ahlak, felsefe, mantık, tarih okuduk; ilkokuldan itibaren genişletilmiş konularıyla. Hayatınıza baktığınızda öğrendiğiniz bilgileri nerede kullanıyorsunuz? Doğanızı bilmeden, içselleştirmeden yani anlamadan! Mesela her doktora gittiğinizde ya da herhangi birine anlattığınız semptomlarınız için her söyleneni uygular mıydınız? Belki de aktara bile gidip, şikayetinizi söyleyip kullandığınız şeyler olmuş da olabilir. Doğamızla ilgili genel bilginin öğrenilmemesinin sonucunda bir çoğumuzun başına dert açmış olabilir. Bunun için bahaneler üretmeyi, ertelemeyi öğrenmiş bile olabilirsiniz.
Aslında en kolay çözüm başta temeli iyi kurmaktı. Yani kendini bilmek, tanımak üzerine bilimsel yaklaşımla yol almaktı. Aklımızın erdiği, merakla sorular sorduğumuz ve bir türlü cevaplarına ulaşamadığımız soruların cevaplarını öğrenebilecekken okul yıllarında ikinci kez halının altına süpürmüş olduk. Sosyal bir varlık olarak yaşıtlarımızla oynayarak gelişirken iyi/kötü, doğru/yanlış gibi keskin sınırlarla çizilmiş kurallar dizisi ile tanıştık. Peki, gelişen siz neredesiniz? neredeydiniz?
İnsanoğlu hâlâ arıyor. Öğrenilmiş, koşullu bir çok kural içinde kendini görebilmesi mümkün müdür? Bir de bunların yanında sıraya girmiş tatmin olmayı bekleyen istekleri, hırsları, gücü, itibar ve saygınlık arayışı ile bilginin peşinden koşarken kendi nerede kaldı?
İnsan mutsuz. Arayıcı yorgun, bitkin, boşluk hissi içerisinde umutsuz, çaresiz, sırtında kamburu, boynunda fıtığı ek olarak yanında tansiyon, şeker, tiroit, kalp, karaciğer, depresyon, panik atak ve benzeri hastalık belirtileri ile o doktor, bu hastane, şu şifa hayatta kalma savaşı içerisinde. Tanıdık mı?
Kendimize gelmeden göremeyiz, görmeden bilemeyiz. Gerçek doğanızı, evrimleşen fizyolojinizi, bütün gördüğün olanın sonuç olduğu gerçeğine uyanmak, uyanık olmak hâlâ insan için; içinde bir umut barındırır. Zevk/acı ikilemindeki gerçeğe uyanma zamanı! Tüm ilim/bilimin farklı dillerle anlattığı evrensel gerçekleri anlamak için insanoğlunun kendini bilmeye ihtiyacı vardır; tabi ki bilmeyi istiyorsa.
Komşunun, iş arkadaşının, mahalle esnafının, alışveriş merkezi reyonundaki satış elemanının sadece para için, güç için orada olma gerçeğinin arkasındaki büyük resmi görmezden gelip hizmetin kalitesinden şikayet etmeye, konuşmaya nasıl cüret ettiğimizi bir düşünsek mi? Hiç üstümüze alınmadan hem de… Tanıdık mı?
İnsan tatmin olmak, mutlu olmak istiyor. Yaratılışımız böyle. Acı/zevk her ikisinden de haz alıyor insan. Yoksa bu kadar kötü olabilir miydik insanoğlu olarak?
Buraya kadar ki soru şu: Gerçekten ne istiyorsunuz? Hayatınızın tamamına baktığınızda, irdelediğinizde çocuklarınıza, gelecek nesillere hangi mirası bırakmayı arzuluyorsunuz? Hepimiz ya da çoğumuzun bir hayali olduğunu sanıyorum! Ve dünyada yalnız değiliz ve yalnız yaşamıyoruz.
Dünyada veya dışında gidebileceğiniz bir yer var mı? Bir planınız varsa harika! Bir planınız yoksa hemen orta uzun vadeli bir plan yapmaya başlamak iyi olur mu?
Değerlerinizin ne olduğunu biliyor musunuz? Öğrenmek istemez misiniz? Cesaret, yeni şeyler tatmaya ve hayatın gelgitleriyle ilgilenmeye istekli olmak demektir. Cesaretliyim demek, hayatın sunduğu fırsatlarla başa çıkma ve etkili biçimde idare edebilirim demektir.
Sevgi ve saygılarımla.
Arzu Aykın

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.

Yorum bırakın