” Size hiç bir şey, kendi başıboş düşünceleriniz kadar zarar veremez.” Buddha

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.
Merhaba, nasılsınız?
Yaz mevsiminin muhteşem sıcak, yaşam enerjisini depoladık . Şimdi yeni bir mevsime hazırlanıyoruz. Krizleri yönetme mevsimi!
Kaygılar, korkular endişeler diyerek bilginin ışığında, elimizdeki fener ile kendimizde bir fark yaratalım. Hazır mıyız?
Bugüne kadar kaygı, endişe, korkularınızın hayatınızı esir aldığını düşünmüş ve kendinizce de bir takım önlemler almış olabilirsiniz. Gerçek şu ki kaygılar, korkular ve endişeler genellikle fiziksel veya zihinsel bir zarar vermez. Evrimleşmemiz sonucu fizyolojimiz bu duygu/düşüncelerle de baş edecek şekilde evrimleşmiştir. Genel anlamda bunlar hayatta kalmamız için büyük öneme sahip ve anlaşılabilir duygulardır.
Çoğu zaman stres veya tehlike karşısında normal tepkiler verdiğiniz konusunda içinizi rahatlatarak iyi baş ettiğiniz anlarınızı hatırlarsınız.
Hayatta kalmamızda kaygının hizmetine; bilgiyi hatırlamak üzere bir bakalım mı?
- Önce, tehlikeyi hissederiz,
- Ondan sonra korku fiziksel ve zihinsel değişimlere neden olan hormonların salgılanmasını tetikler. Bu da bizi kaçmaya (tehlikeden uzaklaşma) veya savaşmaya (meydan okuma) ya da donmaya (dikkatli uyanıklık) hazırlar;
- Şimdi bedenimiz harekete geçmeye hazırdır (kaçmak veya savaşmak için güç ve enerji veya uyanık bir şekilde olduğumuz yerde kalmak için kuvvet buluruz) ve zihnimiz de odaklanmıştır;
- Stres veya tehlike geçtiği zaman bu değişiklikler de kaybolur ve bedenimiz tekrar sakin haline döner.
Zihin/beden bizi güvende tutmak üzere tepki verir.
Herhangi bir tehdit karşısında verdiğimiz tepkinin bize faydalarına bir bakışla nedir dersek; zihnimiz daha odaklanır ve konsantrasyonumuz ve sorun çözme becerimiz daha iyi hale gelir.
Korkusuzca; meydan okumalara göğüs geren ideal bir zihin halindeyizdir. Bu zihinsel stres tepkisi olmadan tepkilerimiz çok dikkatsiz ve yetersiz olabilirdi.
Stresle baş ederken kaçmak, savaşmak ve donmak olarak davranışsal tepkiler veririz dedik bir kaç paragraf öncesinde. Kısa vadeli stres ve faydaları, evet. Peki uzun vadede yaşadığımız stres, kaygı, korku, endişelerimizde ne olur ve nasıl yönetebiliriz?
”Hayatımda, işimde iyiydim. Sonra işten çıkarmalar başladı ve hepimiz strese girdik Başlangıçta durum çok kötü değildi. Fakat zaman geçtikçe stres arttı. Kendim işimi kaybetme tehdidi altında hissediyordum, yalnızlaşmıştım diğer herkes gibi. Duygusal enerjimiz yoktu ve bu durum bizleri bayağı olumsuz etkiledi, geceleri uyuyamıyordum. Salonda öylece otururken uyuduğuma uyandım çoğu zaman. Sabahları kendimi sinirli hissediyordum ve odaklanamıyordum. İşte geçirdiğim zamandan keyif almaktan ziyade sadece günün sonunu iple çeker hale gelmiştim. Eskisinden çok daha yorgun ve maalesef daha huysuzdum. Bu durumun ev hayatımızı etkilemesine izin vermemeye çalışsam da aksi olduğum bu kadar açıkken mümkün değildi…” bu ve buna benzer durumları belki kendimiz belki de çevremizde deneyimledik.
”Her şey kötü olacak! Baş edemiyorum! Bu durum hiçbir zaman yoluna girmeyecek!” Tanıdık değil mi?
Odaklanamamak, zihin sorunları, dikkat dağınıklığı, daha az yaratıcı düşünmek ve endişeli düşünceler ve tutunduklarımız. Duyan gelmiş gibi… Öfke, kontrol edilemeyen davranışlar, çabalama çabası içerisinde olmak… Ve sonuçta bir kısırdöngü içinde debelenmek!
Ne yapacağız?
Kaygı, endişe, korkularımızı besleyen döngüleri bulmakla başlayacağız! Nefes seansları burada en büyük rehberliği yaparak bizlere yolu gösteriyor. Sayesinde önyargılı düşüncelerimizi keşfedeceğiz. Düşünme önyargılarından; aşırı uçlarda düşünmek (felaketleştirme), kendini kınama sadece bir kaçı. Çarpık düşünceleri fark etmek önemlidir.
Yaşadığımız çevremize bakarsak; felaketleştirmek sizde neyi çağrıştırıyor? Sözleri ve imgeleri içerebilir. (Belki de her gün maruz kaldığımız?) Bazen sıkıntıya neden olan bir dizi düşünceden ziyade zihinde hızla gelip geçen resimlerdir. Bu düşünceler ve imgeler dramatiktir. Bir an sürer ancak bu kaygıyı tahrik eden güçlü bir makinedir. Sizin de bunu deneyimlediğiniz zamanlar ve durumlar oldu mu? Ne zaman? Nerede? Tam olarak durum neydi eylem, eylemsizlik, özelliklerini bir kağıt ve kalem alıp, yazarsanız şu an baskın düşüncelerinizden bazılarını keşfedebilirsiniz belki de?
Krizleri yönetmek için orta uzun vadeli bir stratejik bir plana ihtiyacınız var mı? Cevabınız evet ise planınızı hazırladınız mı? Şimdiye kadar sahip olduğunuz deneyimlerinizle birlikte sağlam duruşunuza ek nasıl bir aksiyon almayı planladınız ya da planlayacaksınız? Daha nice sorularla…
Yalnız değilsiniz. Bilgeliğinizi açığa çıkarmanın tam da zamanı. Kendinize bir adım atın. Bu adımın büyük bir alan açacağı kesindir. Açılan alan içerisinde ”Stratejik Bir Plan” ‘a ihtiyacın olacağı da gerçektir. Bir nefes; yanınızdayım.
Evet, Jean Dominique Bauby ”Kelebek ve Dalgıç” film önerisiyle bu haftanın yazısına noktalı virgülle… Görüşmek üzere.
Sevgi ve saygılarımla.
Arzu Aykın
”Sorun çözülebiliyorsa endişe etmek niye? Sorun çözülemiyorsa endişe etmenin faydası ne?” Shantideva

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.

Yorum bırakın