”Herkes kızabilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru ölçüde,
doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu kolay değildir.” ARİSTO

Merhaba, nasılsınız?
Bu ayın astrolojik etkilerini bilinçli farkındalıkla etkinliğini artırmak üzere yazıma ”Duygular” dedim. Doğamıza uygun, kendimiz olmaya, kendimizi bilmeye bir adım daha yaklaşırken, her şeye eşit bakışla, pratiklere devam ediyoruz.
Son yıllarda ailemizde, çevremizde ve toplum hayatımızda duygularla baş edememe, umutsuzluk ve tahammülsüzlüğün arttığını gösteren sayısız saptamalarla dolu. Bu yıllar bir bakıcı niyetine TV ile baş başa bırakılmış çocukların sessiz yalnızlığında, terk edilmiş, ihmal edilmiş ya da tacize uğramış çocukların acısında veya çirkin bir yakınlığa dönüşen evlilik içi şiddet olaylarında kendini gösteren öfke ve umutsuzluk artışını belgeliyor. Dünyadaki depresyon vakalarındaki ani artış, yükselen öfke dalgasının izleridir diyebilir miyiz ne dersiniz? Duygusal taciz, durup dururken ateş açma, travma sonrası stres gibi deyimlerin tümü son on yıldır günlük konuşmamıza girdi ve gündelik selamlaşma neşeli bir “İyi Günler”den, tehditkar bir “Gel de boyunun ölçüsünü al”a dönüştü.
Dürtü, duygunun ifade ortamıdır; tüm dürtülerin özü kendini bir eylemle ifade etmek isteyen hislerdir. Dürtülerine teslim olan kişilerin, ahlaki anlayışları yetersizdir. Dürtü kontrolü, irade ve kişiliğin özüdür. Günümüzde en azından iki ahlaki
tavra ihtiyacımız var: Kendine hâkim olmak ve şefkat göstermek.
Burada bir virgül koyup, konuyu bir soruyla taçlandıralım: Duygularımızı akılla nasıl birleştirebiliriz?
Hepimizin kendi deneyimlerinden bildiği üzere, kararlarımızı ve hareketlerimizi şekillendirirken hislerimiz çoğu zaman düşüncelerimize baskın çıkar.
Aslında tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir;
evrim, yaşamla baş edebilmemiz için bizi acil plan yapabilecek şekilde programlamıştır. Duygu (emotion) sözcüğünün kökü moîeredir. Latince hareket etmek anlamına gelen fiile “e-” ön eki getirildiğinde anlam uzaklaşmak olur ki bu, her duygunun bir harekete yönelttiği fikrini vermektedir. Çocuklar ve hayvanlar en açık örneklerdir diyebiliriz.
İyi ve kötü yanlarıyla her yaşananı ve ona karşı tepkilerimizi salt
rasyonel yargılarımız ve kişisel geçmişimizle değil, aynı zamanda
atalarımızdan gelen uzak geçmişimizle de değerlendiriyoruz. Yine geldik mi Kendini bilmeye! Duygular öğretmenindir. Kaçmak işe yaramaz. Hakikati idrak için o noktada olmak önemlidir. Nasıl hizmet etti? Neler öğrendik? Değişen dünyadaki formlarını algılamaya dair zihnin muhakeme yetisini kullanmak çok işe yarayacaktır.
Duyu işlevine devam edersek hoşlandım/hoşlanmadım, sevdim/sevmedim diye aklın diğer unsurlarıyla birlikte kullandığı işlevlerdendir.
Bilimsel araştırmacılar duyguların bedeni birbirinden farklı tepkilere nasıl hazırladığına ilişkin fizyolojik ayrıntılar keşfetmektedirler. Bununla ilgili bir çok kaynak kitaba ulaşabilirsiniz.
Konuyu bir kaç cümle ile toparlayacak olursam, kendi duygularını tanıyan ve idare edebilen, başkalarının duygularını okuyup onlarla etkili bir şekilde başa çıkabilen kişiler avantajlıdırlar. Gelişmeye devam ederek, kendi verimliliklerini besleyecek zihinsel alışkanlıkları edinebilirler. Ancak duygusal hayatını bir şekilde kontrol altına alamayan kişiler ise, kendi içlerinde, işe odaklanıp açıkça düşünmelerini sağlayacak yetenekleri baltalayan savaşlar verir. Tanıdık mı?
Tam da bunun üzerine güçlü bir soru geliyor. Hazır mıyız? Kendimizi gerçekleştirmek, hedeflerimize ulaşmak için eyleme geçtiğimizde kendimizle, geleceğimizle, çevremizle, dünyayla ilgili hangi duygu/düşünce ilerlememize engel? Duygu yükleri neler? Birlikte düşünelim!
Albert Camus demiş; ” İnsanoğlu kendi olmayı rededen tek yaratıktır.” Kendinizle mücadele etmeyi bırakın. Uzman koç/mentör desteği ile, Kendi değerlerinizle, bilinçli bir hayata adım atın. Kendi doğrularınızla, Kendi Gerçekliğinizle bir hayat…
Sevgi ve saygıyla. Arzu Aykın

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.

Yorum bırakın