En Güçlü Duygulardan Biri; Öfke

”Öfkenin en güçlü ilacı ertelemektir. Öfkeden size en başta bunu bahşetmesini dileyin. Fakat bu, size yapılan saldırıyı bağışlamak için değil, onunla ilgili doğru bir yargıya varabilmek içindir. Öfke ancak ertelenirse dinebilir ama onu tek seferde bastırmaya kalkışmayın, zira dürtüleri çok şiddetlidir. Doğrusu, parçalarını tek tek yolarak bütünü ortadan kaldırmaktır.” Seneca, Öfke üzerine

Merhaba, nasılsınız?

Hepimizin öfkemizle nasıl başa çıkacağımızı öğrenmemiz önemlidir. Burada kendimle ilgili olarak paylaşmak isterim ki öfke bende çok güçlü bir duygu idi. Yıllarca öfkeyi ”sahiplenerek” ve ”kontrol etme” adı altında bastırdığım öfkenin zararlarını çoğunuzun bildiğinden eminim. Bir süredir üzerinde çalıştığım öfkenin sonuçlarından geriye doğru bakmak bana çok şey kazandırdığını söyleyebilirim.

İnsanın, çok yönlülüğü ve değişim kapasitesi iki temel karakteristik özelliğidir.

Konuya başlarken öfkenin biyokimyasal yönüne bakmak önemlidir. Nasıl yediğimiz, nasıl içtiğimize, nasıl tükettiğimize, bedenimize nasıl davrandığımıza günlük yaşantımıza bir bakışla bakmak önemlidir.

Öfke, hayal kırıklığı, umutsuzluk duygularının bedenimizle ve yediğimiz yiyeceklerle ilgili olduğu bir çok araştırmalarla kanıtlandığı bilinmektedir. Hemen bir soru soracağım sizlere; yeme ve tüketme üzerine bir stratejimiz var mı? Tabi ki sadece yediğimiz yiyeceklerle değil, aynı zamanda duyu organlarıyla, bilincimizle de tükettiklerimizle besleniyoruz. Peki, ne kadar dikkatliyiz? Mesela, haberler, izlediğimiz, okuduğumuz, dinlediğimiz, tartıştığımız… Her ne varsa…

Aşırı yeme alışkanlığı öfkenin çıkmasına katkıda bulunabilir. Bunun yanında nasıl yediğimiz de önemlidir.

Öfkeli olduğumuzda nasıl görünürüz? Hiç öfkelendiğinizde kendinize baktınız mı? Bedendeki kasılmaların farkında olduğunuz bir anınız var mı? Kendinizde olmasa bile ilk hatırladığınız deneyiminizde karşınızdaki kişide bunları görmüş olabilirsiniz. Korkmuş olabilirsiniz gergin insanlardan. Ben kendi adıma diyebilirim babam gergin bir insandı ve ondan korkardım. Öyle ki altıma bile yaptığımı hatırlarım. Altını ıslatmak parasempatik bir sinir sistemi davranışıdır.

Peki, öfkenin gerçek doğası nedir?

Öfkelendiğimizde öfkenin kaynağını yaratan şeyin dışarıdaki herhangi bir şey olduğu yanılgısına düşeriz. Tüm acı, keder, ıstırap için dışarıdaki kişileri suçlarız. Peki, daha derine bakarsak, derine bakmaya cesaret gösterirsek öfkeyle ilişkilendirdiğimiz eylem, eylemsizlik, özellikler neler diye sorsam? Yani ne tür insani davranışlara öfkeleniyoruz? Aynı ya da benzer şeyler bizi öfkelendiriyor olabilir. Suç, ceza, utanç, ödül gibi kavramlar içi ifade bulmamış, konuşulmamış, bastırılmış, itilmiş, susturulmuş duygularla doldurulmuş olabilir. Jill Bolte Taylor, yaşadığımız her duygunun bedende kalma süresi doksan saniye diyerek bunu ”Doksan Saniye” kuralı olarak açıklıyor.

Öfke bir işarettir, hem de önemli bir işaret. Öfkemiz incindiğimizi,
haklarımızın ihlal edildiğini, gereksinimlerimizin ya da isteklerimizin doğru şekilde karşılanmadığını ya da sadece, işlerin yolunda gitmediğini gösteren bir olgu olabilir. Öfkemiz, yaşamımızdaki önemli bir duygusal sorunu ihmal ettiğimizi ya da ilişkimizde kendimizden çok şey feda ettiğimizi gösterebilir. Öfkemiz, başa çıkabileceğimizden çok daha fazlasını yaptığımızı ya da verdiğimizi gösteren bir işaret olabilir. Ya da öfkemiz başkalarının bizim için, kendi gelişimimiz ya da yeterliliğimiz pahasına çok fazla şey yaptıklarına dair bir uyarı olabilir. Öfkemiz bizi, başkalarının hakkımızdaki tanımlama şekline “hayır” ve kendi benliğimizin isteklerine “evet” demeye yönlendirebilir. Burada öfkeye iki yönlü yaklaşım önemlidir.

Öfkeye yine bir bakışla bakacak olursak diyebiliriz ki; öfke, hissettiğimiz bir şeydir. Yine de, öfke konusunda kendimize sormamız gereken bazı sorular var: “Aslında neye öfkeliyim?” “Sorun ne ve kimin sorunu?” “Kimin, neden sorumlu olduğunu nasıl ayırt edebilirim?” “Öfkemi, kendimi güçsüz ve çaresiz hissetmeme yol açmadan nasıl ifade edebilirim?” “Öfkelendiğimde durumumu, savunmaya ya da saldırıya geçmeden ifade etmeyi nasıl öğrenebilirim?” “Daha dolaysız ve kararlı olursam ne gibi
risk ve kayıplarla karşılaşırım?” “Öfkelenmek bana yaramıyorsa, başka ne yapabilirim?” Bu sorulara Kendimizde cevaplar aramak önemlidir. Buradaki amaç öfkenin kaynaklarını ortaya çıkarmak ve bilincimizde, dönüşümü gerçekleştirmek, farklı bir eylem benimseyerek yapıcı davranışlar geliştirmektir.

Şunu iyice kavramak önemlidir; öfke bizden başka kimseye acı vermediğini anladığımızda öfke diner. Yine geldik mi acı/haz denklemine. İstiyorum/istemiyorum, hoşlandım/hoşlanmadım diyerek yaptığımız/yapmadığımız/sevdiğimiz/tiksindiğimiz tüm şeylere bakmak önemlidir. Eş yaklaşımla, şefkatle öfkeyi dönüştürebiliriz. Kendimizle, zihnimizde biriktirdiklerimizle ilgilenerek. Belki de bırakılmayı bekleyen şeyler vardır. Öfkeyi şefkatle dönüştürmek; yapıcı eylemlerde bulunmak bilincimizde devrim niteliğindedir. Nefes burada çok önemli yapıcı bir araçtır. Meditasyon da nefes kadar önemlidir.

Duygu alışkanlıklarımızın farkında mıyız? Düşünce alışkanlıklarımızın farkında mıyız? Kendimize doğru sorular sorup, derin düşünebilme cesareti gösterebiliyor muyuz? Kendimize bakmak, kendimizi bilmek önemlidir. Gerçeği algılamak ancak durum ya da olaylara daha yüksek bir noktadan bakışla mümkündür. Evrensel yasaları idrak ederek belki, doğanın dengesini kavrayarak belki, dengenin ötesini merak ederek belki de.

Burada, yaşadığımız gezegende bizlere iç huzur ile dünya barışına yaklaşımı ile rehberlik eden Thich Nhat Hanh’ ı sevgi ve saygıyla anıyorum.

”Öfke bizi benliğimiz hakkında daha çok, diğerleri hakkındaysa daha az uzman olmaya yönelttiğinde, bir değişim aracı haline gelir.” Harriet Lernet

Nasıl sorusunun cevaplarını bilmiyor olabiliriz ama işinde uzman koç/mentör desteği alarak yol alabiliriz.

Sevgi ve saygı ile. Arzu Aykın

”Duygular kötü değildir. Duygularımızın kökeninde verimli şekilde kullanılabilecek ana enerjiler yatar. Evet, gerçekten de böyledir… Aydınlanma enerjisi aslında günlük tutku ve duygularımızı ortaya çıkaran doğal kaynaklardan doğar.” Dr. James H. Austin

Geri dön

Mesajınız gönderildi

Uyarı

https://arzuaykin.blog/oz/atolyeler/cok-yakinda/

Gerçek, Bir'likte. Dönüşüm, kararlı bir güç gerektirir.

Yorum bırakın

BÜTÜNÜN DENGESİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin