”Her hayatta bir dönüm noktası vardır. O kadar büyük, keskin ve net bir andır ki bu, insan kendini sanki göğsüne vurulmuş, tamamen nefessiz kalmış gibi hisseder ve de şunu bilir, en ufak bir şüphe kırıntısı olmadan bilir ki, hayatı hiç bir zaman eskisi gibi olmayacaktır.” Julia Quinn

”Paylaşın” zihninde yankılanırken bu cümle ile gözlerini açtı. Kaç saat uyumuştu bilmiyordu. Saatine baktı. Rüyanın etkisi ve yarattığı duygu seli içerisinde nefes almak çok zor geliyordu. Bir an önce yataktan kalmalıyım diyerek doğruldu. Elini yüzünü yıkamadan bilgisayarını açtı ve mutfağa yönelip kahvesini yapmak üzere ısıtıcıya suyu koydu. Sonrasında yüzünü yıkamaya, banyoya yöneldi. Banyoda ayna karşısındaydı. Kendinden Kendine bakıyordu; aynadaki, görüntündeki gözlerinin içine. Cevaplar arıyordu. Tüm bunlar nasıl olmuştu? Nasıl başlamıştı? Sorun giderek büyüyordu ve izleri büyük yıkımlara sebep olabilirdi. Çözümü nasıl bulacaklardı? Görüntüdeki gözlerinden gözlerini kaçırdı. Derin bir nefes aldı, eğildi, çeşmeden akan soğuk suyu yüzüne bir kaç kere çarptı. Zihnindeki sesler durmadan konuşuyordu. Düşünceler peşi sıra tekrar ediyordu. ”Şehir karantinada. Sokağa çıkmak yasak. Korku sinsice geziyor, insanların zihinleri karışıyor. Sokak arası öfke, şiddet kendini gösteriyor. Şehir sakini uyuyor, tehlikeden habersiz. Hiç bir şey bilmiyorlar. Bir çoğu duvara yansıttıkları projeksiyon Tv ‘de eğlencelik peşinde geziyor. Sen yapamazsın.” Son bir kere daha suyu yüzüne çarptı; sanki bir rüyadan uyanmak ister gibi, daha uyanık bir akılla çözüm aramaya niyet eder gibi. Yüzünü havluya silmeyle silmeme arası aceleyle bir hamle ile odaya geçti.
Bilgisayardan canlı görüşmeyi açtı. Tüm ekibi geceden ayarlamıştı. Toplanmalarına bir kaç dakika vardı. Hemen gidip, kahvesini yaptı ve termosuna koyarak masasına, toplantıyı başlatmak üzere geçti. Ekip hazırdı. Mikrofonu açmadan ”Merhaba” der gibi sağ elini kaldırdı.
Tehlike büyük diye feryatla başladı ilk konuşmacı. Diğerleri de başları önde, onaylıyorlardı. Her biri kendi uzmanlık alanlarından durum değerlendirmesi yaptı; tüm olası felaket senaryolarıyla.
Olanı ön görememişlerdi. Şimdi pişmanlık ve suçluluk duygularına yer yoktu. Dikkatlerini toplayıp, odaklanacakları olana değil, olanın olası etkileri üzerinde önlem almak üzere çözüm arıyorlardı. Her bir konuşmacıyı dikkatle dinledi. Ekrana bakıyordu. Tüm ekranı kaplayan çaresizlik duygusunun yüzlerinde anlamsızlaştığına tanıklık ediyordu. Mikrofonun sesini açtı. ” Arkadaşlar, kalıcı değişim birkaç dramatik an içinde değil, saat be saat, gün be gün oluşur. Zaman geçtikçe her süreç onarımı da gerektirir. Sabır ve disiplinle güç birliği yaptığımızda kontrol altına alabiliriz. Bütün insanları etkileyen bir sorun. Karışık bir zihin tehlikenin boyutlarını objektif değerlendiremez. Bu yüzden ne yaparsa yapsın karışıklığa yol açar. Bunun apaçık ortada olduğunu düşünüyorum. Sorunu analitik bir süreçten geçerek değil, paylaşarak çözeceğiz.” Sanki kendisine söylüyordu. Bir nefes aralığında, her birinin başını kaldırıp, Haydi o zaman çözebiliriz bakışları arasında konuşmasına devam etmeden önce, çok derin bir nefes aldı ve yavaşça, usul usul bıraktı. Zihnindeki gürültü yerini sessizliğe bırakmıştı.
” Kendi korkumuzdan özgürleştiğimizde, varlığımız kendiliğinden diğerlerini de özgürleştirir.” Nelson Mandela


Yorum bırakın